Background image

terug

Trendy sözcükler

Konuştuğumuz dile, özellikle de iş hayatında kullandığımız dile son yıllarda İngilizce ve diğer yabancı dillerden birçok kelime girmeye başladı. Part-time, networking, happy hour, brief, resource, deadline, trend, marketing, business... Bu kelimelerin dilimizde karşılığı yok mu? Tabii ki var. Fakat birçok insan, konuşurken yabancı kelimeleri kullanmanın kendilerine daha 'profesyonel' bir hava kattığını düşünüyor. Bazıları da araya İngilizce, Fransızca kelimeler katmadığında ciddiye alınmayacağını söylüyor. İşlerin bilgisayarla yürütüldüğü her sektörde bu
dil kullanılıyor. Genelde genç kuşağın kullandığı bu sözcükleri öğrenmek için özel hoca tutanlar bile var.
Çevrede de birçok mağaza ve dükkan isminde yabancı kelimeler kullanılınca, bu sözcükler artık Türkçe'ye girmiş kadar oluyor.

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Tanzimat Dönemi'nde yönümüzün Batı'ya dönmesiyle birlikte Fransız kültürünün çekim alanına girdiğimizde Fransızca'dan sözcüklerin dilimize girmeye başladığını söylüyor: "Bir zamanlar 'mersi' demek modaydı ama sonra unutuldu. 16. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına kadar Arapça, Farsça kökenli pek çok sözcük dilimize girmişti. İlk yazılı kaynaklarımız Orhun Yazıtları'nda Çince, Soğutça birkaç sözcük dışında, yabancı sözcük yok denecek kadar az. Kısacası başka toplumlarla, başka kültürlerle ilişki kurmaya başladığımız anda dilimiz de etkilenmeye başlıyor. Her ne kadar karşılıklı bir etkileşim olsa da politik, ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü olan toplumların dilleri de başka dilleri etkileyebiliyor."

1980 kötü bir milat
Yazar Feyza Hepçilingirler, 1980 yılının Türkçe için 'kötü bir milat' olduğunu söylüyor: "İngilizce sözcükler bu tarihten sonra Türkçeye girmeye başladı. Yabancı sözcükler demedim; çünkü yabancı sözcüklerin Türkçeye girme tarihi çok daha eski; on üçüncü yüzyıl, belki daha da eski. İşini yazı aracılığıyla sürdüren işyerlerinin adı önceleri 'kalem'di. Derli toplu giyinen, memur anlamındaki 'kalem efendisi' bu dönemlerin sözü. Sonra 'yazıhane' oldu, 'daire' oldu; derken Fransızca 'büro' geldi; şimdi de 'ofis' var."

İşyerinde kullanılan sözcükler genellikle batı kökenli, daha çok İngilizce, az da olsa Fransızca. Hepçilingirler, bunların işyerlerindeki dili tümden ele geçirmesinin bir değil, birçok nedeni olduğunu söylüyor: "En başta yabancı dille (ki bu yabancı dil, Galatasaray Üniversitesi hariç, hep İngilizcedir) öğretim yapan üniversiteler sayılmalı. Buralarda öğretim gördüğü konuyla ilgili her terimin İngilizcesini öğrenen (Türkçesini zaten bilmeyen) yeni kuşak, yaşamın içinde yer almaya başladığında, bildiği sözcükleri taşıdı işyerlerine." Başka bir neden, teknolojinin hep batıdan, en çok da ABD'den gelmesi. Yeni buluşlar, teknik donanımlar, adlarıyla birlikte gelmiş; bu adlar da hemen Türkçeleştirilmediği için nesnelerin ve kavramların adları, kısa sürede işyerlerine egemen olmuş.

Özel öğretmen tutanlar var
"Aslında sözcük alışverişi 'neden' değil 'sonuç'tur," diyen Akalın, iş dünyasında İngilizce kökenli sözcüklerin kullanılmasının iş dünyasında egemen dilin İngilizce olmasıyla ilgili olduğunu söylüyor. Bütün bunların sonucu olarak çok sayıda sözcük ve terim İngilizce'den Türkçe'ye geçiyor. Bir dile yabancı sözcük veya yabancı terim gereksinim sonucu geçiyor. "Eğer bir toplum ilk kez bir nesneyle, bir ürünle karşılaşıyorsa; dilinde de bu nesne ve ürünle ilgili bir sözcük yoksa bu nesnenin adı da o toplumun diline geçiyor" diyen Akalın: "Örneğin Türkçeye telgraf, radyo, telefon, tren, lokomotif, şimendifer gibi sözcükler böyle girmiştir. Bunlar dil biliminde 'bilgi alıntısı' olarak adlandırılır. Her dilde benzer alıntılar vardır. Bu nedenle yeryüzünde saf dil yoktur."

Hepçilingirler, en çok talep görenler, en kolay iş bulanlar, hep İngilizce öğrenim veren üniversiteleri bitirenler olunca, oralardan mezun olmayanların da kendilerini İngilizce bilir havasına sokmak için yabancı sözcük kullanma konusunda aşırı hevesli davrandıklarını söylüyor. Hatta yabancı dille öğrenim görme şansını yakalayamamış, daha yaşlı kuşaktan gelenler arasında, sırf bu havayı yaratabilmek için, o yabancı sözcükleri öğrenmek üzere özel öğretmen tutanlar bile varmış.

Bilgisayar İngilizcesi uygun
İyi öğrenim görmüş, bilgili ve bilinçli kişilerin her şeyden önce ana dillerini çok iyi kullandıklarını belirten Akalın: "Marifet, Türkçe konuşurken yabancı sözcükleri olur olmaz yerde kullanmak değildir. Marifet Türkçe konuşurken Türkçeyi bütün kurallarıyla ve zengin söz varlığıyla kullanabilmekte." diyor. İş hayatında Türkçe'yi doğru ve güzel kullanmanın aslında önemli bir özellik ve kazanç olduğunu vurgulayan Akalın, "Türkçe'yi iyi kullanan, çalışanlarıyla, müşterileriyle daha sağlıklı iletişim kurar." diyor: "İş adamlarımız şunu unutmamalı; yurtdışına hitap ederken nasıl ki tanıtım kitapçıklarında, ağ sayfalarında yabancı dilin kurallarına özen gösteriyorlarsa, bu ülkenin insanına seslenirken de Türkçeyi kurallarına uygun bir biçimde kullanmalılar. Ne yazık ki şirketlerin tanıtım kitapçıklarında yüzlerce Türkçe yanlışı yapılırken, yabancı dildeki yayınlarında yanlışlar daha düşük oranlarda kalıyor." Türkçe konuşurken, karşılığı bulunan Türkçe sözcükler yerine yabancılarının kullanılmasının özentiden başka bir şey olmadığını vurgulayan Akalın anlatıyor: "Temel Dursun'a 'Bugün bana birisi 'çok sempatiksün' deyince Dursun 'Sen ne dedin?' diye sormuş. Temel de 'Her ihtimale karşı vurdum oni' diye yanıt vermiş."

İşlerin bilgisayar aracılığıyla yürütüldüğü hemen her sektörde bu dil kullanılıyor. En yeni teknoloji o olduğu için, en yeni İngilizce sözcükler, en çok bilgisayar alanında yaygın. Çokuluslu şirketlerde ortak toplantılar İngilizce yapılıyor. Bilgisayar terimlerinde Türkçe'de çok önemli çalışmalar yapıldığını belirten Akalın, buna karşın bilişim kesiminde bile yabancı sözcük kullanımının yaygın olduğunu söylüyor: "Bir sorun da yerli şirketlerin iş yerlerinde yabancı ad kullanması. Türk şirketi olmasına rağmen mağazasına, ürünlerine yabancı ad veren pek çok kuruluş var."

Yabancı dili çok iyi bilen, hatta yurtdışında öğrenim gören kişiler, Türkçe konusunda daha duyarlı oluyor. Yabancı dil bilgisi az olanların çok iyi bildiklerini kanıtlamak istercesine sık sık yabancı sözcük kullandıklarını ifade eden Akalın, bunu yaparken de çok ilginç bir yola başvurduklarını söylüyor: "İngilizceden geçen sözcükleri Fransızcalaştırarak kullanıyorlar. Örneğin 'innovation' İngilizceden dilimize girdi. Bunu kullanan insanlar 'inovasyon' diyerek Türkçeleştirdiklerini sanıyor. Oysa bu sözcük için kurumumuz 'yenileşim' karşılığını önerdi."

Hepçilingirler, İngilizce öğrenim görenlerin içinde Türkçe'ye özen gösterenlerin sayısının da hiç az olmadığını belirtiyor: "Yabancı dili iyi bilenler, kendi diline sahip çıkma bilinci gösterebiliyor; ama bilmediği halde biliyormuş gibi yapanlar, yabancı sözcük kullanma konusunda daha büyük bir gayret içindeler."

Türkçe karşılık bulunamıyor
İngilizce terimlere bulunan Türkçe karşılıklar, kimi zaman anlamı tam karşılamıyor. Bu yüzden yabancı sözcük kullanmak zorunda kalındığı da oluyor. Hepçilingirler, bunun düzeltilebilir bir durum olduğunu söylüyor: "Dille ilgili bilgisinin dışında dil beğenisi de gelişmiş kişiler hem anlamla örtüşen hem de benimsenebilir sözcükler türetebilirler. Eklemeli bir dil olma özelliğiyle Türkçe, yeni sözcükleri en kolay türetebilme özelliğine sahip. Kaldı ki 'rol model' yerine 'rol modeli' demek bile bir anlamda sözü Türkçeleştirmektir. 'Bilgisayar' sözcüğünü dilimize armağan eden Prof. Dr. Aydın Köksal, tek başına iki bini aşkın yeni sözcük türetebilmişse bugün de türetilebilir. Yaygın olarak kullanılan İngilizce sözcüklerin çoğunun Türkçe karşılığı zaten var; yoksa da bulunabilir."