Background image

terug

Siyah Türkler fark edilmek istiyor


Onlar Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı. Yüz yıldan fazladır bu topraklarda yaşıyorlar. Dışlanmışlığa dur demek için bir araya geldiler.
 ERDEM KOCA
1     Mustafa Olpak, Ayvalık’ta yaşayan kendi halinde bir
 usta. Yaşamında hep dürüst ve iyi bir vatandaş
 olmaya çalışmış, bugüne kadar iki kitap yazmış, dernek kurmuş bir Egeli. Evet, doğma
 büyüme Egeli ama bu aslında eksik bir tanımlama. Çünkü Olpak’ın dedesi ve ninesi 19.
 yüzyılın sonlarında vatanları Kenya’dan koparılıp köle yapılmış, ilk önce Girit’e sonra
 Anadolu’ya getirilerek Osmanlı’nın zenginlerine hizmet etmiş siyahlar. Bu konuda resmi
 bir rakam bulunmamasına rağmen sayılarının yüzbinlerce hatta milyonlarca olduğu
 tahmin edilen, çevremizde karşılaştığımızda ‘Herhalde Afrika’dan yeni gelmiştir’ diye
 genelleyerek görmezden geldiğimiz, Osmanlı zamanında siyah kıtanın kıyı ülkelerinden
 tacirler tarafından kaçırılarak zenginlere satılan Afrikalı kölelerin torunlarından biri.
 Geçen yıl çıkardığı ‘Köle Kıyısından İnsan Biyografileri’ adlı kitabıyla bugüne kadar
 tarihimizin gözden kaçan sayfalarından birini aralayan Olpak, şimdi de Ayvalık’ta
 ‘Afrikalılar Dayanışma ve Kültür Derneği’ni kurdu. Mustafa Olpak ile Türkiye’de siyah
 olmak üzerine konuştuk.
2     Ülkemizde birçok siyah vatandaşımız var ancak ilk olarak siz öne çıktınız.
 Kitabınızı neden yazma gereği duydunuz?
 “Benim bir deyimim var; birinci kuşak yaşar, ikinci kuşak reddeder, üçüncü kuşak
 araştırır. Ben üçüncü kuşağım ve çocukluğum birinci kuşakla yani kaçırılanlarla geçtiği
 için ülkemizdeki birçok siyah insana nazaran şanslıyım. Dedem ve ninemden aldığım
 cevaplardan yola çıkarak bir nevi misyon yüklendim. Osmanlı’dan beri hiçbir siyah insan
 köklerini, atalarının nereden geldiğini merak edip araştırmamış. Ben toplumsal bir görev
 yapmaya, tarihçilerin ve toplumbilimcilerin her nedense görmek istemediği bir konuyu
 göstermeye çalışıyorum.”
3     Ne gibi manzaralarla karşılaştınız?
 “Osmanlı köle ticareti diğerlerinden farklılıklar gösteren bir sistemdi. Köleler bir anlamda
 evdeki insanlar gibi muamele görüyorlardı, en önemlisi de yedi ile dokuz yıl arasında
 azad ediliyorlardı. Diğer ülkelerdeki, istendiği zaman kölenin kafasının kesilmesi veya
 avlanması gibi şeyler Osmanlı’da yok. Ama herşeye rağmen herkes yerini bilmek
 zorundaydı, köle köledir, sahip de sahip. Ben Osmanlı köle ticaretinin ne olup ne
 olmadığıyla değil, bunun sonuçlarının sosyal yaşama etkileriyle ilgileniyorum. Köle
 ticareti bindokuzyüzyirmilerde bitti ama sonuçları bitmedi, kuşaklar boyu sürdü. Köle
 ticaretinin sonuçlarının bitmesi için kuşakların değişmesi lazım.”
4     Geçmişiyle hesaplaşmayı pek sık yapmayan bir toplumuz galiba.
 “Atatürk’ün de dediği gibi ‘Geçmişini bilmeyen, geleceğini kuramaz.’ Biz geçmişimizden
 neden korkuyoruz ki? Ne var geçmişimizde? Her ulus gibi iyisi de var kötüsü de var.
 Anadolu’nun gücü değişik toplumlara hoş görüyle bakmasından gelir. Farklı kültürler
 içinde yaşamak, farklı masallar dinlemek bulunmaz bir zenginliktir. Bunun kıymetini
 yeterince bilemiyoruz. ‘Bu siyahlar da nereden çıktı?’ gibi sözler bazen kulağımıza
 geliyor. Bu siyahlar bir yerden çıkmadı, zaten buradaydı, sadece görülmek istenmiyordu.
5     Afrikalılar Derneği’ni kurarken, özellikle adını koyarken zorluklar yaşamışsınız.
 Derneğin kuruluş amacını ve hikayesini anlatır mısınız?
 “Bu derneği ‘Afrikalılar Dayanışma ve Kültür Derneği’ adı altında ancak 120 yıl sonra
 oluşturabildik. Geçen ay İzmir Torbalı’da derneğimizin açılışı vardı. İki yüze yakın siyah
 insan katıldı. O manzarayı görmenizi isterdim, gözlerindeki ürkekliği fark etmemek
 imkansızdı, titriyorlardı resmen. Toplumun en yoksul kesimini oluşturan, topluma bu
 kadar yabancı insanlar ne zaman salona girdiler, ne zaman kendileri gibi birçok insanı
 gördüler, kendilerine güven geldi. Anadolu’da Çerkezler, Gürcüler, Boşnaklar,
 Çingeneler veya aklınıza kim gelirse herkesin bir derneği vardır. Ama biz siyahlar
 derneği dediğimiz zaman karşımızdakiler durdu, ‘Bir dakika’ dedi.”
6     Neden olduğunu anlamadım, neden bir dakika?
 “Ben de anlamadım. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, askerliğimi yaptım, bu
 ülkenin bütün sorunları benim sorunlarımdır. Ama ben kökleri Afrika’ya dayanan bir
 siyahım, atalarımı, köklerimi nasıl inkar edebilirim? Bu saatten sonra aslımı inkar edip
 kafir mi olayım? Neticede ‘Anadolu Siyahileri’ adıyla yaptığımız ilk başvurumuz
 reddedilince adımızı değiştirdik. Herhalde daha önce de kendimizi yeterince
 anlatamamıştık. Zaten Türkiye’de siyahlar dernek kuramaz diye bir yasa yok. Sonuçta
 yetkililer derneğimizin amacını anlayınca bize yardımcı oldular, yol gösterdiler ve biz de
 süreci tamamlayarak Afrikalılar Dayanışma ve Kültür Derneği’mizi kurduk. Bir ayrımcılık
 da gözetmiyoruz aksine birleştirici yapıyı hedefliyoruz, sadece siyahlara açık değiliz;
 tüzük ve çalışmalarını benimseyen herkes derneğe üye olabilir.
7     Kitabın çıkışından ve derneğin kurulmasından sonra size nasıl bir geri dönüş
 oldu?
 “Özellikle siyahların büyük bir bölümü şaşırdı. Diğer kesimlerden de farklı tepkiler geldi,
 bazı üniversite hocaları beni arayıp ‘Sen bunları nereden uyduruyorsun, Osmanlı’da
 böyle şeyler yok, sen tarihi bilmiyorsun’ dediler. Benim kitabım zaten bir tarih
 araştırması değil. Ben atalarımın gerçek yaşam hikayesini yazdım, bunu yaparken de
 Osmanlı’da köle ticareti ile karşılaştım. Bana kızanların asıl niyeti ‘Sen neden
 Osmanlı’yı kötülüyorsun?’ demek. Koskoca imparatorluğu kötülemek bana mı kalmış,
 benim böyle bir niyetim yok, ben Ayvalık’ta doğdum, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım,
 ülkemi ve insanlarımı çok seviyorum, bu uğurda yıllarca ‘Bağımsız Türkiye’ diye
 bağıranlardanım. Ama bu gerçeği görmekten, üstüne gitmekten neden korkuyoruz?
8     Sizin çocuklarınızı yani dördüncü nesili nasıl bir yaşam bekliyor?
 “Bu noktada dernek önem kazanıyor. Amaç bu insanların torunlarına daha iyi ilişkiler
 kurdurmak, yardımlaşmayı sağlamak, atalarımızın örf ve adetlerini ortaya çıkarmak,
 toplumun değişik kesimlerine siyahlar konusunda bilgilendirme çalışması yapmak.
 Bundan sonraki siyah çocuklar atalarının nereden gelip nasıl yaşadıklarını bilecek.
 Bundan hiçbir utanç duymayacaklar çünkü atalarımız bu yaşamı seçmedi, bunda bir
 utanç varsa bile biz duymayacağız.”