Background image

terug

Türkiye’nin rüzgârgülleri: yel değirmenleri

• OYA BERK • AHMET ESMER

Türkiye’nin rüzgârgülleri: yel değirmenleri

1     Tahılları öğüterek un haline getiren yel değirmenleri rüzgârlı tepeleri mekân
 edinirler. Deli esen rüzgârlar, o koca çarkı döndürmeye başlayınca, içerideki değirmen
 taşı çevrilir usul usul. Dönen değirmen taşının içine dökülen tahıl taneleri öğütülür,
 sofralara-pazarlara bereket gelir.
 Anadolu’da asırlarca yaşayan bu gelenek, günümüzde yerini modern yöntemlere
 bıraktıysa da, yel değirmenleri hâlâ varlığını koruyor. Gelin, Türkiye’deki yel
 değirmenlerinin izini süreceğimiz yolculuğa birlikte çıkalım.
 
2     Bodrum, kuşkusuz ülkemizde yel değirmenlerinin
 en çok bulunduğu yöredir. İlçeye bağlı hemen her
 köyde, kaderine terk edilmiş bu tarihi anıtlara
 rastlayabilirsiniz. Bodrum Yarımadası’nın rüzgârlı
 tepelerinde çeşitli büyüklüklerde, en eskisi yaklaşık
 dört yüz yaşına ulaşmış seksene yakın yel değirmeni
 var.
 
3     Gümüşlük Sahili’ni tepeden seyreden değirmenler, kuyruğu kesilmiş aslanlar gibi
 heybetli ama mahzun dururlar öylece. Ucundan bir bez parçası sarkan çarkları kırılmış,
 içleri viran haldedir.
 
4     Gümbet Köyü’ndeki değirmenlerin çarklarıyla birlikte çatıları da yok olmuş.
 Sanırsınız ki o güzelim silindirik gövdeleri de birazdan yıkılıp dağılacak. Bir zamanlar
 inci bir gerdanlık gibi tepeleri süsleyen değirmenlerin bazıları ahır, bazılarıysa samanlık
 olarak kullanılmakta şimdi. Bodrum’un turistik çarşısında Bodrum’un simgelerinden biri
 olarak satılan ve her tür hediyelik eşyada suretlerini gördüğümüz değirmenlerin
 asıllarının böyle harap bir halde olması ne ironik değil mi?
 
5     Ancak Yalıkavak’taki ‘Yel Değirmeni Müzesi’ insanın içini açacak güzellikte.
 Yalıkavak’ın simgesi haline gelmiş yel değirmeni, özel bir işletmeci tarafından onarılıp
 kafe olarak turizme kazandırılmış. Yazın yakıcı sıcağında her daim esen rüzgârlı bir
 tepedeki eski yel değirmeninin gölgesinde oturup çay içmenin keyfine doyum olmaz.
 Umut verici gelişmeler de var elbette. Bodrum Yarımadası’nı Tanıtma Vakfı, ilçedeki tüm
 yel değirmenlerinin restore edilmesi ve kültür turizmine kazandırılarak ticarete açılması
 için uğraş veriyor.
 
6     Alaçatı, değirmenlerin peşinde dolaşıyorsanız, yolunuz rüzgârıyla ünlü Alaçatı’ya da
 düşer mutlaka. Alaçatı’nın bereket sembolü taş gövdeli değirmenleri şimdi restoran
 olarak hizmet vermekte. Modern yel değirmenleri sayılan elektrik üreten rüzgâr türbinleri
 ise, Alaçatı kıyılarında sörf yapanlara güzel bir fon oluşturur arka tepelerde uzanan
 bembeyaz siluetleriyle. Onlarcası bir arada rüzgârı bekleyerek sessizce çalışıp dururlar
 gün boyu. Rüzgâr kesilince sanki hayat durur Alaçatı’da, değirmenler de durur.
 
7     Datça, sonra bir de Datça’nın yel değirmenleri var. Sayıları 19’u bulan değirmenlerin
 aslına uygun olarak restore edilmeleri için Datça Kaymakamlığı tarafından çalışmalar
 başlatılmış. Onarılarak turizme kazandırılacak değirmenlerin girişinde, köylülerin ürettiği
 el sanatları ürünleri ve dünyaca ünlü Datça bademi de satışa sunulacak. Datça
 değirmenleri üç katlı. En üst katta tahıl öğütülürken, orta kat depolama amacıyla, en alt
 kat ise ağırlama ve teslimat için kullanılırmış. Eşeklerle değirmenlere taşınan tahıllar
 sırayla öğütülüp çuvallara doldurulurmuş. Balıkçı nasıl denize dönerse, değirmenci de
 rüzgâra dönermiş yüzünü. Rüzgârın değirmenden yana esmediği zamanlarda beklemek
 sıkıcı bir hal almasın diye sabahlara kadar türküler söylenirmiş. Kuşaktan kuşağa miras
 kalarak yüzlerce yıl boyunca dönüp durmuş pervaneleri, değirmenlerin.
 
8     İstanbul’un bir semti, adını onlardan almış: Yeldeğirmeni. Evlerin arasına sıkışıp
 kalmış yel değirmenleri zamanla çok katlı apartmanlara yenik düşmüşler. Rengârenk
 çiçeklerle birlikte baharı karşılayan bembeyaz gövdeleri, şimdi ne olduğu bile
 anlaşılamayan harabelere dönüşmüş.
 
9     Şamlı, ülkemizdeki yel değirmenlerini sayarken Bozcaada, Göynük, Ayvalık ve
 Balıkesir-Şamlı’dakileri de anmadan geçmeyelim dilerseniz. Şamlı’daki yel değirmenleri,
 kulübe biçimindeki gövdesiyle geleneksel silindirik yapılı yel değirmenlerinden ayrılır.
 Kanatları kırık, duvarları yıkık dökük hale gelmiş ve artık sadece yalnızlığı çağrıştıran bu
 taş kuleler insanoğlunun duyarsız ellerinde yok olacakları günü bekliyorlar. Şehre
 yukarıdan bakan tepelerde esen rüzgâra dönük yüzleri gülmüyor uzun süredir. Bir
 zamanlar neşeli ama bir o kadar da yorucu geçen günlerin ardından, kapanan kocaman
 ahşap kapılarını artık kimseler çalmıyor. Nice aşklara ve ayrılıklara tanık olan soluk
 duvarlarında, kanatlarından yüzyıllardır geçmekte olan rüzgârın fısıltısından başka hiçbir
 şey duyulmuyor şimdi.
 
10     Tarihteki ilk yel değirmenlerine, MÖ 2800 yıllarında Mısır’da ve Çin’de rastlıyoruz.
 Yazılı belgelerde rastlanan ilk yel değirmeni, MS 644 yılında İran-Afganistan sınırında
 yer alan Seistan’da görülmeye başlamıştır.
 
11     Modern yel değirmeni olarak nitelendirebileceğimiz ilk rüzgâr türbini, 1890 yılında
 Danimarka’da üretilerek rüzgâr gücünün elektrik enerjisine çevrilmesinde kullanılmış.
 Böylelikle yel değirmenlerinin tarihe karışmasına ilk adım atılmıştır. 20. yüzyılla birlikte
 buhar gücünün ortaya çıkması ve kentlerin elektriğe kavuşması, klasik yel
 değirmenlerinin zamanın tozlu raflarındaki yerlerini almalarına yardımcı olmuştur.
http://baybelki.blogspot.nl/2009/09/un-degirmeni_15.html